9 Aralık 2016 Cuma

SONBAHAR MART'I






SONBAHAR MART'I

SÖYLE
Bir Şeyler düşünüyorsun besbelli
Besbelli gözlerinden seviyorsun.
Bir şeyler düşünüyorsun
Anlıyorum Söylemiyorsun

Çocuk değilsin artık,büyüdün
Bakışların bir değiştiki sorma
Büyük şeyler düşünüyorsun
Düşündüklerini anlatsana Biliyorum !

Neden ağlamaya hazır gözlerin
Saçların dağınık yüzün sapsarı
Gel bu mevsimleri unut
Geçip gidelim bu kumsalları.


SENİ SEVDİĞİMİ SÖYLEYECEĞİM

Kapıları kapatın !
Pencerelerden bakmasın kimseler
Utanıyorum.
Karanlık bu saatlerde güzel
Yaprak gibi kuş gibi olsan
Yeterki bir canda ufacık yüreğin
Nasılda yaşamak istiyor insan.
Sevdikçe daha güzel cümle saatler
Söylemesem öleceğim
Kapıları kapatın
Kimseler duymasın
Utanıyorum
Seni sevdiğimi söyleyeceğim.






SANA

Bir kalem bir kağıt ile sana
Bir fincan çayım bir tek sigaram
Kokusu sinmiş odamın her hücresine
Bütün duygularımlahissettim seni
Sanmaki sevgilerimden bir damlasını dahi
Bırakıpta kapadım gözlerimi
Ağzımın sıcaklığını sana hissettirmenin hülyasıyla
Yok etmeden uyudum dudağımın kenarındaki
Varmış gibi izini
Bütün zamanlar içindeki sevginin böylesini
Seninle yaşadım kadehin son damlası kadar.
Filizlenip yeşerecek.O günlerin sabahında gülüm.



BELKİ

Senin uykularınında
Öylesine karanlık olmasını isterdim
Öylesine uzun öylesine hasret
Belki çektiklerimi anlardın o zaman
Belki !!
Rüyama girdiğin geceler
Belki bilmeni isterdim rüyadan çıkmadan
Ve  belki
Yağmur yağdığı zamanlar
Duyduklarımı duyabilseydin taneler arasında
Kalbimi verebilirdim sana
Teredütsüz söyleyebilirdim sana belki
Seni çok sevdiğimi




BEN DERDİMİ KİME DİYEM

Dağlar sana söz söylerem
Yüreğime söz geçiremem
Bırak beni yârime gidem
Ben derdimi kime diyem.

Dağların yolu amansız
Olurmu başı dumansız
Çok severem günahsız
Ben derdimi kime diyem

Aşığam deli gönül biçare
Gönül olmuş bir divane
Gezerim yalın ayak avare
Ben derdimi kime diyem.


  




BALAM

Bir Çığ düştü yüreğimize balam.
Çığlıklara boğuldu sesimiz
Gün ortasında bir dağ yamacında
Vurulupta düşmedi hangimiz.

Vatan kanlı tapınak olmuş balam.
Derdimizi kime dinletsek
Viran olmuş bağımız ocağımız
Hangisinin duasına yetişssek

Bir cehennem olmuş bu kent
Her sokağı bir kabus
Zengine köle edilmek istenmişiz
Karşı çıkmanın sonu mahpus

Güneş deydi vuruldukları yere balam.
Tomurcuklar serpildi topraklarına
Boyun eğmedi hiçbiri zalime
Bir umut olmuşlardı yarınlara.






GELECEĞİ YAZIYORUM

Günü gelecek üzeceğim seni günü gelecek güldürecek
Ne olaylar geçecek başımızdan ağlamaklı
Neler duyacak  neler görecek neler yaşayacağız daha kimbilir
Bunu bilki ömrüme seni ortak seçeceğim.

Yaşanmış ve yaşanacak hayatımıza bir damla su kadar
Temiz ve berrak olunca işte o zaman
İşte o zaman seni yazacağım geleceğe
Bir demet olup açacağız ilkbaharlarda

Bir kuş ötecek bahçemizde narin narin
Bir su olacak verecek toprağımıza bereket
Bir duman tütecek bacamızdan hasretliğe
Ürperen bir kuş olacağım sığınınca koynuna

Her şey benim olacak o zaman sana dair olan ne varsa
Başımız dik alnımız ak karnımız tok
Ellerimizin nasrı toprak kaldıracağız
Bir türkü söyleyeceğiz karşımızdaki bu kente







AYRILIK ZOR İŞ

Akşam ayrılınca uzar gider seninle
Sensiz geçtiğim bu yollar
Sıradan bir hasretlik türküsü söyler
Sokak kenarındaki ışıklar

Sigaramın dumanı bir başka tüter
Sen yanımda olmayınca
Gözlerim hasretliğe uzar gider
Sigaramın külü kalmayınca

Hani derler ya! Ayrılık zor iş
Onu ben her akşam yaşıyorum
Ama her akşam daha çok anlıyorum
Seni deli gibi seviyorum





AĞLAMA

Kaldır artık yüreğinden korkuyu
Bilinmez bir çaremidirki çekindiğin
Nedir istediğin benden anlat
Yeterki gözündeki yaşları görmeyeyim

Yaşmı akıtmak istiyorsun illaki
O zaman yalnız değilsin
Susma nedir derdin benmiyim yoksa
Ağlatacaksa seni bir daha kıskanmayayım

Bakma bana diyorsun
Kapatma ellerinle suratımı
Cevaplıyorum bakışlarımla dinlemiyorsun
Korkutacaksa bakışlarım gözlerim senin

Dinle beni ey nazlı gülüm
Bilmemişim aşkı senden önce ne diyeyim
Savurmuşum yüreğimi sensiz rüzgarlara
Öldürecekse bu sözlerim bir daha seni
Kıskanmayayım



SEVMİŞEM SENİ

Ömür veririm yollarına yeterki sen beni sev
Gölge olurum dallarına yeterki sen beni seç
Dağları delerim bu sevdama haydi sende bana katıl
Yürek olur akarım kan durmaz damarıma

Sevmişem seni gül dudaklım su gibi berrak
Ateş düştü yüreğime yeterki sen söndür
Kin ve nefretime sevginle verdin cevap
Köle olurum kollarına düştüğüm yerden kaldır

Devirmişim nice çınarlar bu sevdamın ahına
Düşünemez olmuşum yeterki beni sen durdur
Seni kaybetmek için ölümse çare
Sensiz olmaz bunu bil yeterki sen beni öldür

Sevmişem ben seni en temiz duygularımla
Temiz paklanmış çıkmışsam karşına sen
Bir of çekerim dünyaya sensizliğim isyanım olur
Günahımı başkası almasın boynumu yeterki sen vur





ÇARE

Ne fırtınalar gördü ömrüm
Ne hüzünler yaşadı olur olmaz yerlerde
Ne acılar çekti gecenin yokluğunda
Bir sen oldun yalnızlığıma çare

Günü geldi ağladım günü geldi sevindim
Gün geldi sokaklarda dolaştım amaçsız
Cafelerde kaldırımlarda meydanlarda
Bir seni aradım kimliksiz şiirlerde

Kaç kimseler sordu can yoldaşımı
Dermansız kahroluşlarım oldu günlerce
Kaç dostumu duydum yol kenarlarında
Bir sen oldun acıma tad veren

Şimdi sen varsın sonrada sen
Mutluluğu bulmak için kaç sen
Kah aç kaldım kah yarı tok
Ama herzaman bir sen





GEL YANIMA
Seninle geçen o güzel günlere
Ateş salmış penceremdeki gecelerime
Alışmış olan hasretlik kokan tenine
Bir çiçek ol gel yanıma

Yüreğime yazılmış tatlı bir sevda
Bozmaya çalışssanda yazılmış kanıma
Dayanılmaz korkuma yer verilmiş sanma
Bir rüya olup gel yanıma

Hasret hasret tütersin burnumda
Dolaşırsın sıcak sıcak damarımda
Kor olup yanarsın bağrımda
Bir yürek olup gel yanıma

Damla damla akan pınara benzersin
Çiçek çiçek açan dala benzersin
Güzel olan herşey sana özensin
Bir sevda olup gel yanıma

Dudağını kurutma bırak ıslak kalsın
Yağmuru dinleyelim aşkımız yıkansın
Efsane olup aşkımız mazilere uzansın
Bir destan olup gel yanıma
CİGARA
Parmağını sarıveren cigaran olayım
Dumanımı salıver ciğerine dolayım
Tırnaklar nikotin tiryakisin besbelli
Olayım filtren dudağını bulayım

Çantanda sakla beni tutunca kokla
Dilinle yokla beni tat olayım
Sert gelirsem yumuşat beni
Dumanına bakan ellerinde yanayım

Nefesini çek kurut beni
Ne at nede unut dudaklarında as beni
Gül dudakta ne söner ne biterim
Müşkülüne yeter közünde söneyim

Derdini dağıtacaksan dumanım arşa çıksın
Çektiğin dumandanda efkarlıyım sana doyayım
Çektikçe iç beni söndürmeden
Başkasına verme dibi bana kalsın





BİR MESNETSİZ ŞİİRDİR HER AYRILIŞ
Öyle hasretimki
Sana
Sensiz geçen
Bu saatlerde
Dudağım kurur
Gözlerim dolar
Benzim solar
Ellerim hissetmez olur
Tuttuğum herşeyde
İple çekerim ipin ucu kaçar
Kimyam bozulur kanım Tutuşur
Bir görüş günü misali
Bırakma beni
Müptelayım sevgine
Karşı koyma
Hasretim sıcak
Bedenine







BÜYÜ
Tut elimden götür bizi yalnızlara
Susma
Sıkılma
Çekinme
Susma
Söyle bana
Duymak istediklerimi
Boz büyünü
Benim için
Yapma deme bana
Anla beni ne olur
İstek arzudur
Olsun
Artık gönlün razı
Hayatı bulalım
Zevk ile
Söndür sigaranı
Devam edelim
Bıraktığımız yerden





YARINLARA
Gün olur atılırsam birgün kavgaya
Yel olup savrulursam boranlara
Can olursam dostlara
Ateş olur gelirim yarınlara

Kırık kalple gidersem dönmezlere
Umut olup dönersem sevgilere
Bensiz dolaşırken gülbahçelere
Sevda olur gelirim yarınlara

Bir öküzse bir çift saban
Sigarandan süzerse yalnızlığına duman
Biçersen gönlünden sevdayı odurki yalan
Toprak olur gelirim yarınlara

Düğün ise davul zurna ile
Gönül ağlar dermansız dert ile
Mendil elindeyse çekersin bar başı ile
Halay olur gelirim yarınlara

Düzendir sevdalım sende katıl halaya
Tutki elimi selam çakalım çocuklara
Türkü çınlatalım birlikte dağlara
Direnç olur gelirim yarınlara


2 TEMMUZ 12
Bir temmuz akşamıydı seni gördüğümde
Yüzünde tebessüm çekingence
Benim yüreğim serin efil efil
Seninkinde sükûnet havası

Güzeldi o akşam deniz bile
Hafiften esen bir efil hava yeni yeni ağarmış
Güleçti yüzümüz titrerken ellerimiz
Kaçamakmıydı 2 temmuza ağlamak

Dilimde tutukluk sende yılların şaşkınlığı
Sigaramın dumanı karışıyordu kalabalık
Kaçışan gözlerim kaçamaklık
Bizi bir ömür taşımaya meydan meydan












SEVGİLİLER GÜNÜ
Sabahın ilk güneşine selam vermeden
Yaktım cigaramı derin bir nefesle
Dumanını salarken adeta
İçimi yakan koru söndürdüm hüzünle

Gözlerimden iki damla yaş
Aklımda eski günler
Cafeler yollar sahiller
Seninle gittiğimiz heryer sensiz

Bugün sevgililer günüymüş
Affet beni hatırlamadığım farzet
Umutları çiçek yerine topladım
Sana vermiş gibi gökyüzüne saçtım

Yağmamış karlar altındayım
Hasretin var sensiz uzaktayım
Cama yasla yanağını
Dışardaki soğukların buğusu olayım







RÜYA
Dayanmış yüreğim sevda ağacına
Dağılmış yaprakları topluyorum güz akşamı
Bir kuş konmuş can dalıma
Gülüyorsun gözlerimi süzerek
Soruyorsun bana o büyülü sözleri
Cevaplıyorum sonra sana hiç doymadan
Sonra ağlıyorsun gözyaşlarını saklayarak
Ağlamayı kesip gülüyorsun aniden
Öpüyorsun yine ve ben uyanıyorum

















KORKMA
Kan ile yangınsa bu devran
Sanmaki bu böyle sürecek
Kendi elleriyle öğrettiler gücenmeyi
Korkma hevalım bunlar zulüleriyle gidecek

Sevda ise dağbaşlarında ateş yakmak
Sana yıldızları ben toplayacağım
Yıldızlar inmezsse ayağına
Korkma sevgilim ayaklarına ben kapanacağım

Sararsa birgün her tarafını dertler
Derdin dermanı olacağım
Kafanda kurcalanırsa çelişkiler
Üzülme gülüm herkesten çok bilineceğim











AŞIĞIM YA
Yalnızlığımı yaşadım yalnızlığınla
Hüzünlendim yaşlı yanaklarımda
Huzuru buldum dudaklarında
Ben sana aşığım ya

Güldürdün yüzümü gülsün tüm yüzün
Sevindirse seni her sözüm
Sunarım sana aşk bağından üzüm
Ben sana aşığım ya

Kah ağlayayım kah kahrolayım
Kah güleyim kah somurtayım
Bırak hayatı bulayım kokunda
Ben sana aşığım ya






ÖNCE
Neydi o senden önce yaşayamadığım
Neydi o geride kalan yılların acımasızlığı
Sabahları güneşe selam bile vermezdim
Sevgi şarabını tatmadan önce

Gülün kokusunu bilmez yapraklarını ezerdim
Sonradan öğrendimki o gülmüş bülbüle şevk veren
Bir uçurum hayat sanki
Düşerken elimden tutmadan önce

Kendime sorardım hergün bıkmadan
Yaşam bumuydu acaba benim bildiğim
Su’ muydu Ekmek’ miydi Aş’ mıydı
Soframa oturmadan önce

Gülmüydü leylakmı yoksa sümbülmü
Hiçbiriydi benim özlem duyduğum
Kokusu sonbaharın sokaklarında
Hissetmeden önce.







YILDIZLA MUHABBET
Baka kaldım o an gökyüzündeki yıldızlara
Gözlerimi kapamadım ansızın o an
Görür gibi oldum sonra ve sonrası
Bir yıldız parladı sanki kör edercesine
Birden ışık birşeylere büründü sanki
Gökyüzünden fırlayacakmış gibi
Sustum başımı eğdim düşündüm
Kimbilir kaç kereler dönüp dolaştım
Aniden gökyüzüne tekrar baktım
Yıldıza yanaştım konuşmak için
Ne zaman gözyaşım akarsa konuştu
Ne zaman ağlarsam dertleşti
Hep seni anlattım senden kalan ne varsa
Kimbilir ne kadar uzaktı
Ama o kadar yakındı
Geceleri sen uyurken rüyalarını anlatırdı
Yine sen uyurken kabuslarımdan uyanmama



SONUNUZ YOK DİYORLAR
Sonunuz yok diyorlar
Bilmiyorlarki sonun başlangıcındayız
Sonun başındayız
Uçurumun düşmeyen ucundayız

Uçurumlar içinde
Köprünüz yok diyorlar
Bilmiyorlarki gönül köprüsü
Kalbin ötesinde sevgi ölümünü

Ulaşılmayan denizlerin
Karasını bulamayanlardanız
Bulduğumuz karaların
Gemilerimizi parçalayan
Dalgaları olmuşuz

Sonunuz yok diyorlar
Bilmiyorlarki sonun başlangıcıyız
Sonsuzluğu seçtik biz
Sonsuzluğu


SEVDA DENİZİ
Damla tanesi varlığında süzülürken
Hayat aktı elimden acınacak ne çok
Hayat varken önümde
Kendi önüme sermeye kıyamadığım

Bir konuşsa dalga olur
Gelir kıyılarımı kayalıklarımdan ayırırdı
Rüzgar eser yel olur
Başka diyarlarda fırtına kopardı

Önümde uçsuz bucaksız bir deniz
Kıyılar arar durur dürbünüm
Ne diplerde
Ne batan gemiler ne hazineler batardı

Bir deniz kaldı aklımda
Bir denizin kokusu
Çevrilememiş dillerde seviyordum
Dum ……. Ama yok
Esamesi okunmayan yelkenlerde



OTOBÜS
Koltukların arasında uçurumlar
Bir döngü bir yörünge
Baksam suç unutsam aklımda
Uzun bir yol yollar sırıl sıklam
Koltuk mesafesi uçurumun dibi
Sarılsam suç bakmasam aklımda
Geçilen her şehir bir umut
Geçmeyi beklediğimiz her şehir bir ümit
Uzakta karanlık kasabalar
Yaklaşsam suç yakınlaşsam aklımda
Yolda yağan yağmur
Yine bir Mart
Yola savrulan su birinkitileri
Umutlu şehir tabelaları
Okusam suç okursa aklımda











ÇAY BARDAĞI
Çay bardağı kadar’mıdırki meyilin
Tabağına dökünce sevilsin
Zannedermidirki çayın rengi sudandır
Su’mudurki çayı renklendiren
Ömürdür onu kanlaştıran
Sonuç değilmiş nedenlerini oluşturan
Gökyüzünün en ağlamaklı
Tapınaklarından süzülen
Seni kahramanmı yaptıran
Çay bardağına döken
Seni savaşta galip getiren
Gözyaşımı döken ben
Sandınmıki yenilen.


YILDIZLARIMIZ AYAKLARIMIZDA
Gökteki yıldızları uzak sanman
Belkide en ahmakça tanımışlığımdı seni
Yıldızları ayağına getiren vardı
Görülmemiş çapsızlık ayağında
Yıldızlar kuşanmışken
Fark edememektir
Edemeyişini anlar belki martılar Yada vapurlar
Kadıköy sahilinde Adalar vapurunda
Kadıköy sahilinde Kabataş yazısında
Hani Haydarpaşa garı vardı
En uzak gurbetleri var eden
Yalancıktanda olsa bağırırken
Seni yeneceğim İstanbul
Kahkahasında fark etmedinmi
Yıldızlar ayağındayken
KADIKÖY
Elin elimdeymiş gibi sandım Sanarkende mutlu
Kadıköy sokaklarına Çorba kaşığında daldım
Karşımda gözlerinin içi Doyamadım bir tabak daha

Karşımda iskeleler bu kadar iskeleler
Adalar,Beşiktaş,Kabataş
Ama denizler seni
Sen denizleri ben seni biliyordum

Her gurbetin acısı her acının durağı var iken
Eskiye gidilen hayaller yıkılan dünyalar Haydarpaşa
Bastığımız gar sonradan ayıran olacaktı habersiz
Baktığımız tavan süsünün sanatı
Aşkını yazmış sanki hepimizin narin narin


8 ŞUBAT KADIKÖY
Sabahın beşi İstanbul.Koca bir şehir koca bir yürekle
Etrafımız amansız kalabalık.Tek kişilik miting kalabalığımın içinde
Bastığımız onca sokak .Yürüdüğümüz onca cadde
Kadıköy kokuyor.Her 8 Şubat
Bir güne sığdırdık ömrü.Dizlerde derman gönülde tufan
Girdiğimiz çıktığımız sakakları tekrar tekrar
İnadına gülerek inadına bilerek
Hayranlıkla baka kaldığımız Haydarpaşa
Bizi nasılda sığdırdı bağrına sessiz vagonlarıyla
Karşımızda vapurlar ömrümüze ayrılıklar
23 Mart Ankaraya bastığımızda anladık




ANKARA
Ankara şehri sabaha karşı
Yüz uykusuz göz mahmur
Ankara sabahı hafiften ayaz gibi
Çay buharsız çörek tatsız
Ankara Kızılay meydanı kalabalık
Gök yağmur yer damla seli
Bende sevgi duvarı karşımda mertebe
Ankara sakarya caddesi bir başkasıymış gibi
Bu insanlar kim ben kiminleyim o kim için Ankarada
Ankara her gelişim bir anıya kara
Bir yanım varmış bir yanım yokmuş gibi
Yok olmaya yüz tutmuş bir çiçek gibi
Ankaradan önce varmış hayaller
Ankaradan sonra çökmüş umutlar
EVREN
Evren beni dinliyor sessiz
Evren seni izliyor ıssız
Sahiller boşalıyor tenhalarında
Kumun tanesine varan ay ışığında

Yakamozlar görünmüyor bu yerde
Denizin sesini duymuyoruz artık
Nedense ıssızlık nedense sessizlik
Tenhalarımı bekliyor ansızın

Ne saçma bu yazılar deyip geçmeyin
Saçmalık hayatımıza bulaşmış
Deniz bulanık gökyüzü tan kırmızısı
Sanki ölüm yarışıyor
sanki hayat karışıyor bir yerlerde
BELKİ
Birden söner ışıklar
Belki umutlarımız
Belki Kadıköy
Belki gezi
Belki öğretmenlerin evleri
Belki sosyal forumlarımız
Belki partilerimiz
Belki geleceklerimiz
Belki ümitler belki hayat
Belki ölüm belki yaşam
Belki sürünen belki giden aşk
Belki giderim belki beklerim
Ama biliyorum
Hep kanarım

BİZ BİZE BENZİYORUZ
Ayrılığın acısını yaşarken sularmışssın
Mutluyken hiçbirini anlamadan yaşarmışssın
Bilmedim bilemedin bilemiyoruz.
Sen benden ben senden
Biz bize benziyoruz.

Gönül toprağını sauladım sanarken
Gün gelir balçıktan çürütmüşsün aşkını
Bilemedim bilemedin bilemiyoruz
Sen benden ben senden
Biz bize benziyoruz.




UMUT
Günüm seni gökyüzünde
Bakar oldum mavilerde
Mavi gökyüzü solmadan
Tan yerini istemez oldum

Bahtı kapalı gün dumanlı
Sanma unutulur anıların zamanı
Bilsemki derman saatte
Durduralım zamanı






HEP AYNI
Hep aynısın hep aynı
Gözlerindeki bakış
Yüzündeki yorgunluk
Sözlerindeki anlamsızlık
Hep aynı
Hep aynısın hep aynı
Hayattaki olumsuzluğun
Yollardaki yolun
Yolcusunu kıymetsizliğin
Hep aynı
Hep aynısın hep aynı
Büyük umutların sonsuzluğu
Tuttuğun sandığın herşeyin
Sandığından sağlam olmadığı
Hep aynı
SAÇMA SAPAN
Saçma sapan kafiyesiz kıyafetsiz
Anlamsız yazılar yazmaya başladım
Son zamanlarda
Hasretlik kaleme vurmuş gibi
Kalem kendini yazar olmuş
El kendini çizer gibi
Gibi gibileri dolduran vesaireler doldurdum
O Neyseler biriktiriyor iken
Ben Vesaireler






GEÇMİŞ ESİNTİLER
Bu kalp elbet 
Durur.
Nefes kurur
Ciğer solar birgün.
Ne yürüdüğün yol
Kalır
Nede koşmak istediğin
Sahiller
Bir yel kalır
Geriye eskilerden.
Bir esinti
Geçip giden
Şehirlerinde.


YIKILAN KENT
Bu kentin sessizliği var içimde
İçimiz ışık içimiz cadde
Her taraf insan her taraf umutsuz
Solmuş yüzler silinmiş gülüşler

Nice sevdalar çöplüğünde
Çöpçüler toplar kamyon kamyon
Sokaklar silinir süpüre süpüre
Hatıralar kalır geriye nede eskiciler

Bu kentte satılır eşyalar
Kimde kalmış esansın kokusu
Kokular başka hayatlara sinmiş
Aynı gökyüzüne solar nefesler

KİMBİLİR
Bak gönül mendiline
Kaç göz yaşı silindi kimbilir
Hangi yaşantı bir ömür
Boynu bükük süründü kimbilir

Bir ömür veripte duranlar
Hangi durakta yürüdü kimbilir
En işlek yollarda yalnızlar
Kimseye çarpmadan sıyrıldı kimbilir

Bak ömrünün yıkıntılarına
Kaç enkazda ezildi kimbilir
Ah’ de vefanın sonsuzluğunda
Kalktığı yerden yeniden başladı kimbilir.

GEZİ
Bak görüyormusun
Nefesini çektiğimiz kenti
Çiçeklerini kokladığımız kentlerde
Bütün caddelerde sahillerde
İsyan var isyan
Bizi istemeyenlerin topraklarında
Bak yayılıyor usul usul İsyan kokuları
Yitirdiklerimize selam selam
Sekiz isyan çiçeğimiz düştü toprağımıza
Aşık oluyoruz en sevdiklerimize
Yakın yakın durduramıyoruz
İçimizdeki isyan ateşlerini



GEZİDEN
Bak dostum Gündoğduya boylu boyuna
Güzel insanlar çimlerin üstünde
Aşk kokusu denizin dibinde
Gitar telleri kalplerimizin derinliklerinde

Her çadır bir öyküyü anlatıyor
Yerlere yazılan yazılar Aşk’a kalem çalıyor
Kalpler yakınuzaklar imkansızı çağırıyor
Her sokağın hikayesi bir başkasına yazılıyor

Efsanemiz yazılıyordu bilinmeden
Kimse bilmiyor o bilmiyor yazılar silinmeden
Aradan geçsede yıllar
Tarihi yazıyorduk hissetmeden

SUSTUM
Hangi kutsal ayeti okusam gözlerinde Dinim imanım değişti.
Ben seni etimden kemiğimden ayırmaya çalıştıkça .
Yüreğimin kuytuluğuna yerleşmişsin bile sen.Yalnızım merak etme.
Yeni birini ziyan etmemek için tanışmıyorum kimseyle
Lakin sol göğsüme külliyen cefa getirdin şimdi herşey seninle
Elbet bir gün, şifayı kapar senin de güzelliğin
Bu gün itibarıyla şartlarımızda eşit değil .
Yamalar yetmez kumaşıma.Benim sökülüp yırtıldığım yer.
Bak gözü kara bir kışla tufanla acıyla çok sınandım
Hani sordun ya benden ne buluyorlar diye onlar senden ne buldular bilemiyorum ama
Benim için Sen yahu çok güzelsin.Nasıl izah etmeli bunu anlaşılır bir dille. Mesela gözlerinde bir şey var açıklayamıyorum onu.
Sanki aynı kareye sığdırılmış topyekün, yeryüzü ve gökyüzü.
Ama şunuda sana söylemeden bitirmeyeyim Sol yanımdaki yaraya
Yokluğunun yaramayan yanlarıyla tampon yapmaktanda yoruldu haniiii
Ama yinede tatlı bir yorgunluk diyelim...





BEŞ DAKİKA
Sosyalist ruhuma bugün sabah
Kapitalist bir nefes üflendi
Parça parça oldum kaldım
Sonbaharda bahar sabahının
Eseceğini zannederken neylersin ...
Beni bu dünyada hiç kimse yenemiyorda
Bu kapitalizm hariç kapitalizme bu kaçıncı yenilgim
Ona karşı yeni bir yenilgim daha
Hemde yürekten yenilgim dünyada onun üzerine değer üstüne değer Tanımadığım birisi
İki elini açarak bugün olmaz deyişi
Sanki çok zorlamışım gibi bir kağıt parçası gibi buruşturulup atıldık
O beş dakika için
suç benim nerden görürsün görmezden gelde
İşine beş dakika daha erken varsın
VAZGEÇERSEN
Sendedir suç vazgeçmiyorsun vazgeçersen yaşam durur sanıyorsun
 Kıyamet kopar sanıyorsun aslında
Vazgeçseen varya dünya yeniden kurulur devrim olur
Vazgeçersen bu ülkeye sosyalizm gelir
Bütün kazandıkları paralar camlardan saçılır
O çok değer verdikleri işleri başlarına yıkılır
Vazgeçersen beş dakikasını ayıramayanların işleri o gün rast gitmez vazgeçmessen değil beş dakikayı beş salisesi için dünyayı durdurmaya kalkarsın Ülkeyi yakarsın zamanı durdurusun
İşini başına yıkarsın vazgeçmezssen sen hiç para kazanmamış sanar Vazgeçmezssen o an ticaret durur borsa çalışmaz ülke iflas etsin farketmez
Her şey toparlanır varsa cesaretin..





ELİMDE TEK KALAN
Gücendiğim ne varsa
Hepsi geride kalır bensiz
Anı yaşamaktır elimde tek kalan

Avuç içi tüylerim oldu
Hafiften üfürmeye meyil olan
Uçuşan tüyler misali
Hafifleyen ruhum elimde tek kalan

Göz pınarların akıttığı
Ne varsa geride bırakan
Çırılçıplak  yalın ayak
Aynada gördüğüm elimde tek kalan


ÜŞÜMEK
Karsız bir şehrin
Karlar altından çıkıp gelen
Kimlerin varlığına sığınmışlara sordum
Sığıntılar altından çıkıpta kalanlara
Benden önce hangi düzdeydin
Benden sonra hangi hayal prensi
Bugün seni hangi çığ çağırdı
Bak eşkıyalar dağları tutmuş
Aman vermeden gönülden geçirmiyor
Çığlar altında kalanları
Kardelenler bırakmıyor
Yiğit yüreklerimiz
Birer birer üşüyor


ŞİMDİ
Seninle bir dünya kurarım şimdi
Hayale sığarsın çıkamazsınki
Bir gönüle muhabbet veririm şimdi
Kararsız hakime sevap soramazsınki

Bir gönül tutsağı görürüm şimdi
Firarine göz yuman ben olurumki
Bir daha girmene mani olurum şimdi
İstediğin yerlerde gezip dolaşırsınki

Gezdiğin her yerde anı varken şimdi
Bir yanın eksik kalmazmıki
Sanmıyormusun bu sokaklar
Yürüdüğün anda bitermi sanki

HER YÜREK NEY SESİDİR
Olmayan bir Ney’in sesi
Üflerken çıkar hasretin yeli
Mevlevi gönülün himmeti
Döndükçe bulur evreni

Yol düşer Şems’e doğru
Uzanır serilir hayat boyu
Celaleddin yüreklerimiz burkulu
Bulanmazmış aşk’ın suyu

Tutuşmuş avuç içinde Aşk’ın harı
Dörtnala sürmüş şems’e doğru At’ı
Her şehir Sema düşen yıldızları
Hepimizde Mevlana’nın Şems kahırı

NE NEDEN NİÇİN
Gözlerim uykuda sabah olmuyor
Saatler geçmiş zaman durmuyor
Hangi geçmiş geleceği andırıyor

Bilmeden günümüz geçsede geçmiş ile
Bildiğimiz tek gerçek yanan bir yürek
Her akıntıya çekmişsek kürek
Tırnaklarımızı topraklarda sökerek

Kentler tükenir güller solar
Güller renklenir kentler dolar
Ne yapıyorsan yap yaptığınla kalıyorsun
Ne Neden Niçin Niye sorularıyla


SONBAHAR MART’I
Geçen giden bir ömür kadar hüzünlüdür sonbahar.
Şaşkınlıklar değil hayretler içinde bal rengi
havalardayız.
Rüzgârlı kelimelerle şişiyor sokaklar. Haddi zatında
bir kırgınlıktır sonbahar...
Ancak orada değiliz henüz. Henüz daha olgunluğun
gözyaşının, kırlaşan saçların, sararan yaprakların
mevsimindeyiz.
Kemikler henüz üşümedi ama sırtımız ürperdi.
Çıkarıp koy mahzunluğunu masaya? Yüzüne mahur
bir ışık kondur. Martıyı şahit tut bence.
Onlar hiç terk etmezler seni bizi ve şehri.
 Bir tür bilgelik hissi. Bird ağlayamadığımız ne varsa
 toptan bir arınma, bir sükunet bulma...
 Bazen İlkbahara girecekken
 MART'ta Sonbahara girer
 İlkbaharda Ürperir
Yaz sıcağında Üşür

Gelecekl Geçmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder