18 Aralık 2016 Pazar

SAHİPSİZ KALAN SOSYAL ALAN



SAHİPSİZ KALAN SOSYAL ALAN
Günümüzde dünya uygulaması genellikle üretim araçlarının mülkiyetinin her iki kesime de ait olduğu karma bir sistem içinde yürür. Üretim araçlarının mülkiyetinin kesimler arası ağırlığı sistemin de ağırlığını belirler. Mesela üretim araçları mülkiyetinde özel kesimin ağırlığının çok fazla olduğu ABD’deki sisteme kapitalist sistem deniyor. Buna karşılık kamu kesimi mülkiyetinin ağırlıkta olduğu Çin’deki sistem sosyalist sistem olarak adlandırılıyor. Ne var ki her ikisi de aslında tanımların dışına çıkmış, işin içine birbirinden unsurlar katmış bulunuyorlar. Örneğin ABD’de işçi sendikaları, asgari ücret uygulamaları, genel sağlık sigortası gibi uygulamalar sistemi kapitalizmin saf halinden uzaklaştırırken, Çin’de piyasa sisteminin varlığı ve özel kesimin giderek daha çok üretimde yer alması sistemi sosyalizmin saf halinden uzağa taşıyor.
Özetle söylemem gerekirse günümüz dünyasında kapitalizm de sosyalizm de, ortaya atıldıkları çerçeve içinde bulunmuyorlar. Bir çeşit ‘sulandırılmış kapitalizm’ ile ‘sulandırılmış sosyalizm’ var karşımızda.

Kuşkusuz işin ekonomi dışında da özellikleri var. O zaman ayrım demokrasi rejimi ile kumanda rejimi arasında yapılıyor. Demokrasi, her ne kadar seçime yani sandığa indirgenmeye çalışılsa da günümüzde taşıdığı anlam bu kadar basit değil. Örneğin güçler ayrımı (yasama, yürütme ve yargının ayrılması), yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü gibi birçok temel kurum günümüz demokrasisini tanımlamak için kullanılıyor. Kumanda sisteminde, çoğu kez seçim yapılsa da güçler ayrımı, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü gibi temel kurumları bulmak mümkün değil. Batı demokrasileri (ABD, Kanada, Avrupa gibi) ve bazı doğru demokrasileri (Japonya gibi) bu kurumlara sahip bulunuyorlar. Bazı ülkeler tümüyle demokrasiden uzak kumanda sistemine sahip durumdalar (Suudi Arabistan, Kuveyt gibi.) Kendilerini demokrasi olarak tanımlasalar bile bazı ülkeler kumanda ağırlıklı bir sistem yürütüyorlar (çoğunlukla Afrika ve Asya ülkeleri gibi.)
Bazı ülkelerde bu ayrımlar din üzerinden yapılıyor. Örneğin bizde sağ – sol ayrımı, üretim araçlarının mülkiyeti ya da demokrasinin derecesi vb üzerinden değil, dine yaklaşım açısından yapılıyor. Onun için bizdeki gibi bir sağ ve sol ayrımı batılı insanın kafasında hiçbir şekil alamıyor.

Günümüzde batıda sağcı dendiğinde liberal demokrat – kapitalist ekonomi politikası görüşüne sahip kişiler, solcu dendiğinde sosyal demokrat – sosyal piyasa ekonomisi görüşüne sahip kişiler anlaşılıyor. Bizde ise sağcı dendiğinde siyasete din ağırlıklı yaklaşım yapanlar, solcu dendiğinde ise siyasete laiklik çerçevesinde yaklaşım yapanlar anlaşılıyor. Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da kavramları birbirine karıştırdığımızı söyleyebiliriz. Bu kadar kafası karışık bir toplumda doğru çözümlere ulaşmak ise gerçekten mucize gibi görünüyor. Onun için iki lafın birini getirip eğitime bağlıyoruz. Eğitim, bugünlerde anlatıldığı gibi okulda geçirilen süreyle de ilgili değil. Okulda hangi bilgilerin, hangi kalitede öğretildiği, öğrenimde geçirilen süreden çok daha önemlidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder